
SERDAR ÖKTEM

Kalemimin Ucundan...
5. kitap!!!!

Kapı ile sizi zihninizin içindeki bir yolculuğa davet ediyorum. Bir önceki kitaptan gelen bilgi bu kitapta sizi soyut bir ışık yolculuğunun somut çalışmalarını yapmaya götürecek. Artık bedenimizin bağlı olduğu bütün maddi yükleri bırakacağız ve Işk'a, Nur'a, Bütün'e, adına ne derseniz deyin o uzun yolculuğa henüz hayattayken çıkmanın yollarını aklımız yettiği kadar, bilgimizin sınırları içinde okuyucuya vermeyi amaçladık. Çünkü bu yoldaki kişiler derler ki kendi kapları kadar bilgiyi alabilirler. Ben de alabildiğim kadarını okuyucuya vermeyi kutsal bir görev bilirim. O nedenle okuyacaklarınız bireysel deneyimler olduğu kadar, varlığı bilinen olgulardan da oluşmaktadır. Ancak hepsinin dayandığı tek bir sütun olacaktır her zaman o da bilim sütunu. Ayaklarımızı bilimsel toprağa basmadıkça başımızı göğe yükseltmenin anlamı olmadığını düşünüyorum.


Bildiğiniz gibi Aydınlanma 1000 yıllık karanlığın ardından Avrupa’da 1400’lerde başlayan bir büyük süreç. 1789’da Fransız devrimi, ABD’nin kuruluşu, 1923 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu hep Aydınlanma’nın ürünleri. Ulusların olduğu kadar kişilerin de aydınlanması var, her insan yaşamının ya da varsa yaşamlarının bir bölümünde bu aydınlanmayı yaşamak durumunda ki, ilerleyebilsin.
İşte ben de aydınlanmamı 40’lı yaşlardan itibaren yaşayanlardan biriyim. Her şeyden önce bir bilim insanıyım. Doğanın evrimini ve gücünü belki de en iyi anlayanlardan biriyim. Bir zaman sonra bilim ve felsefenin bir noktada buluştuğunu, buluşması gerektiğini fark ediyorsunuz. İlginç yanı kafanızda bu buluşma gerçekleştiğinde bunlar birbiriyle çelişmiyor, birbirinin içine geçiyor. O zaman yaşamın gerçekten farklı ve güzel yönleri de önünüzde açılıyor. Ve kendinize bakmaya başlıyorsunuz. Bu bakış önce genel anlamda insana, sonra öznel anlamda kendinize olmalı. İnsan nedir, nasıl insan olunur, insan nereden gelmiş nereye gitmektedir? Bilimsel ve felsefi anlamda insan nedir? Bunların ortalaması olan bir ezoterik insan var mıdır acaba? İnsanın insan olabilme yolculuğuna çıkabilmesi için önce kendisini keşfetmesi gerekir sanırım. Yani maddi olarak insan nedir, düşünsel olarak insan nedir, insanın toplamı nedir, maddi düşünsel yanların bileşiminden oluşacak olan insan nedir? Ve kişi belki de kendisine önce şunu sormalıdır, ben insan mıyım, tam ve mükemmel miyim?
Peki bu soruların cevabını bu kitapta bulabilecek misiniz? Kesin bir hayır. Ama bulmak için önünüzde bir kapı ve onu açacak bir anahtar ve kapının ardında da bir yol bulunacak mı? Kesinlikle evet.
O zaman sizi o kapıdan geçip yola çıkmaya davet ediyorum. Tek bir şart var o da tamamen çıplak olmanız!...



Pink Floyd hem 68, hem 78, hatta 88 kuşağının büyük hayranlıkla dinlediği, efsane rock gruplarının kuşkusuz en önde gelenidir. Peki Pink Floyd benim için nedir? Öncelikle hayatımdır, çünkü onları henüz 10 yaşındayken dinlemeye başladım. Daha ilk andan itibaren Pink Floyd müziğinin derinlerimde bir yere seslendiğini biliyorum. Gilmour’ın gitar tınıları, Waters’ın müthiş sözleri, Wright’ın klavye soloları ve Mason’ın muhteşem davulculuğu, üstüne üstlük mütevazılıkları. Nereden baksanız üç kuşak insanı etkilemiş inanılmaz bir grup. 50. yıllarına girdikleri şu günlerde yeniden birleşip yeni albüm yapacağız dediler, hem de sadece iki kişi kalmışken. Sanki kaderin bir cilvesi, yaşamın esprisi gibi, kitabımın son düzeltmelerini yaparken böyle inanılmaz bir haber geldi. Pink Floyd yıllarca dünya sistemini insan bazında anlatarak kitleleri peşinden sürükledi. Ama bir de anlatmak istediği bambaşka bir anlam daha vardı müziklerinde: İnsanın içsel yolculuğu.
Kimi erken yaşar kişisel aydınlanmasını ama çoğu, nedense! 40’lı yaşlarının başında uyanır. Ben ikinci gruba dahilim. Uyanışımı yaşadığımdan itibaren de yine Pink Floyd’a döndü gözlerim, bu kez onun demek istediği asıl mesajı özümsemeye başladım. Ve fark ettim ki, gerçekten de insanın varoluşundan ışığa ulaşıncaya kadar bütün yolculuğunu ve hatta ışığa nasıl varılacağını da anlatmaya koyulmuş benim çocukluk aşkım. Bizler bu yaşam aleminde okyanusta birer damla, ya da kainat duvarındaki tuğlalardan biriyiz. Ancak bir damla nasıl okyanusun tamamını göremezse, biz de içinde yaşadığımız maddi, manevi sistemi anlayamayabiliriz. Bu kitabı size okyanusta bir damla olmak yerine, okyanusa ulaşma yolculuğunuzda belki bir küçük farkındalık katar ve kanatlarınızın altına rüzgarı alırsınız diye yazmaya uğraştım…
Kitabın yeni baskısı bütün kopyalar tükendiği için yeniden yapıldı ve hem kitap boyutu hem kapak tasarımında değişiklikler yapıldı. Son albüme ilişkin eklemeler oldu ve şarkı sözlerinin tamamı bu web sitesine alındı kitaptan Dark side of the moon'a kadar olan şarkı sözleri çıkarıldı.
Mart 2018 itibarıyla kitabın yeni baskısı çıkmış durumda.


Elinizdeki kitapla müzik tarihinin bir yanına daha göz atıyoruz. 3 Hürel hiç kuşkusuz Türk Pop Müziğinin en önemli köşe taşlarındandır. Onlar kendi dönemlerinde, bugüne çok da uzak olmayan 70’lerde Efsane adıyla anılan büyük bir gruptu. Toplumsal hafızanın ve değerlerin hızla aşınması, onları neredeyse sadece geçmiş günleriyle anılan unutulmazlar arasına sokacaktı. Ada Müzik’in Diskotür’ü satın alması, onların müziğe dönmelerinde önemli bir etken oldu. Çünkü 3 Hürel Diskotür’e duygusal bağlarla bağlı bir gruptu. Ada Hürel Arşivini yayınlamakla Türk pop Müziğinin köşe taşlarından bu grubu yeniden müzik dünyasına kazandırarak çok önemli görevlerden birini yerine getirdi.
Sizler bu kitapta bir yandan 3 Hürel’in müzik ve özel yaşamını okurken bir yandan da onların içinden geçtiği zaman tünelinde sistemin müziğe etkisini Türkiye ve dünya açılarından değerlendirme fırsatını bulacaksınız.
3 Hürel yakın tarihimizin her türlü geçiş evresine ayna olan ender gruplardan biridir. Onların müziğe başlamaları, bırakmaları ve yeniden dönmeleri Türkiye’nin içinden geçtiği dönemlerle paralellikler göstermektedir. Dolayısıyla 3 Hürel’in grup olarak müziğimize olan unutulmaz katkılarının yanında, onlar bireysel olarak Türkiye’nin insan portresini vermeleri açısından da değerlendirmeye layık, Türkiye’de yetişen son yılların en önemi sanatçı kardeşlerini oluşturmaktadırlar. Ayrıca müzik yeteneklerinin yanında her birinin sanata olan katkıları ve sanatın resim, heykel, seramik, grafik allarındaki çalışmaları 3 Hürel’in bu ülkenin en değerli sanat adamlarından olduklarını kanıtlamaktadır.

