
SERDAR ÖKTEM

BİR METALLICA KONSERİ
İSTANBUL METALLICA'YI SALLADI

Metallica geçtiğimiz yaz Türkiye'de performansı anlamında muhteşem bir konser verdi. Başlığı özellikle öyle yazdım, hani hep Metallica İstanbul’u salladı derler ya, bence bu sefer tersiydi. Çünkü seyirci neredeyse tüm parçalarda grupla birlikte söyledi. Grup biraz seyirciye eşlik etti gibi oldu. Konserin özelliği gereği Metallica sadece istek parçalarını çalıyor bu turne boyunca. Bir kere iki albüm arası çok uzadığı için ve araya bir turne koymak gerekir gibi bir fikirle yola çıkılmış gibi geldi bana bu turne konserleri. Türkiye istek parça çalınmasına alışıktır hani eskiden gazinolarda şarkıcıya mendil parçasına yazılmış istek şarkılar yollanırdı. Bu turne de biraz ona benzemiş. Doğal olarak istek parçalar biraz da popülerlik kokar. En çok bilinen parçalardan oluşan bir liste, herkesin defalarca dinlediği parçalar olur. Ve konserde çoğu insan müzisyenleri de göremediği için yine ekranlardan izlemek zorunda kaldı. Ayrıca son parçayı seçmek için saha içinde kısa mesaj atılması ve bunu isteyen Metallica klipleri popülerliğin zirveye vurmasıydı ki, onlar gibi bir Heavy Metal grubuna bu yakışmıyor. Metallica bir dönem bildiğiniz gibi köklerinden kopmakla, yumuşayıp ortalama parçalar yapmakla suçlanmıştı ve bunu da yaşımız büyüyor, gençliğimizle aynı parçaları yapmak mümkün değil diye savunsalar da sonraki albümlerde bakıldı ki, dinleyici kaybediliyor grup eski tarza dönüş yaptı. Ama şimdi heavy metal’in karanlığı bir renk cümbüşü gösterisine ve kısa mesaj gibi son derece halk yalakalığı kokan uygulamalara feda edilmiş ve bu durum Metallica’ya bağladığımız umutlarımızı biraz köreltti, yeni albümden çalınan Lords of Summer’ın da büyük kısmı bu kuşkumuzu katmerledi. Grup elbette kusursuz denilebilecek bir performans sergiliyor ama her gün ya da iki günde bir konser vermek, hele turnenin son konseri olması şablonu uygulayalım gidelim havasını yarattı gibi geliyor bana. Yeni basçı Robert Trujillo Slayer havalarını artık bırakmış, doğal olarak daha olgun bir grup olan Metallica havasında artık. Bu basçılığını daha çok ortaya koyuyor bence. James Hetfield ise ne kadar iyi bir gitarist ve solist olduğunu bir kez daha gösterdi. Ancak Metallica’ ya sözüm şu, bırakın ticari yaklaşımları. Buna ihtiyacınız yok.
Lazer gösterileri belki seyirciyi cezbediyor ancak bence metali köklerinden koparıyor, bu denli popülerleşmeye gerek var mı diye sormak zorundayım. Keşke Metallica bu kadar ticari kokan bir iş yapacağına best of konseri yapsaydı, üstüne iki üç parça istek alsaydı, belki de konser çok daha zevkli olurdu.
Seyirci parçalara büyük oranda eşlik etti ama bu 50 bin kişilik koro solistin ve grubun duyulmamasına yol açtı. James Hetfield’ de zaten sesiniz benden yüksek çıkıyor diye belirtti. Roger Waters’ın ilk Türkiye konserinde seyirci 2 saat bütün şarkıları aynen böyle söylemişti ama Waters’ın sesini bastıramamıştı, sorun ses düzeninde olmasın!
Gelelim Pentagram’a
Pentagram güzel çaldı, güzel söyledi, bir de biz duysak çok iyi olacaktı. Backvokal tonlaması berbattı, hiç duyulmadı backvokaller, çok ağır bir bas ve tom tom tonlaması yapılmış her şeyi bastırıyor, böyle bir konserde ön grup olarak sahneye çıkarıyorsunuz bu grubu ve Pentagram bu müzikte Türkiye’nin yüz akıdır, onu neden bu ses düzeniyle çıkarıyorsunuz soruyorum Pozitif’e. Şunu unutmayın Pentagram’ın suçu Türkiye’de doğmaktır, Amerika’da doğsalardı belki günümüzün Metallica’sı onlar olacaktı. Demek ki Türkiye’den çıkışın nasıl olması gerektiği hakkında epey kafa yormamız gerekiyor. İskandinav gruplarını, Carlos Santana’ yı falan bir düşünün derim. Türkçe parçaların ne kadar başarılı olduğunu bir kez daha gördüm. Daha fazla Türkçe parça lütfen. Hakan’ın kendini bu kadar geriye almasını ise eleştiriyorum. O muhteşem sesini ve gitarını bence daha öne çıkarması gerek. Grubun iç işi elbette müdahale olmaz ama daha önde olmalısın dostum.

Ve seyirci,
Lütfen 50 bin kişinin bir sahaya tıkıştığı, nefes alınacak havanın zor bulunduğu bir yeri marifetmiş gibi sigara içerek mahvediyorsunuz. Orada sigara içenle eşit miktarda içmeyen olduğunu varsayalım, sigara içerek bu insanların resmen sağlıklarıyla oynuyorsunuz, bir ara dumandan nefes alınmıyordu, açık hava diye o sigara dumanının sigara içmeyenlerin ciğerlerine gitmediğini mi sanıyorsunuz? Pozitif’e yeni ileti, böyle tıkış tıkış konser alanları açık hava değildir, kapalı salondan daha berbattır, lütfen sigara içirmeyin!
Ve mekan,
Önce sahne. Sahne çok alçak. Sahanın üçte birinden sonra sahneyi ve çalanları görmek imkansız. Güya fotoğraf makinesi yasak herkesin elinde birer akıllı telefon kollarını kaldırıp bütün konseri çekiyorlar, seyretmek iyice imkansız hale geliyor. Sahnenin muhakkak yükseltilmesi gerekli.
Bu kadar kötü bir konser mekanı görmedim. İnsanları içeri almayı beceremiyorsunuz, oraya bir sürü ama bir sürü kapı koymuşsunuz ama o kapılara 5 tane adam koyamadığınızdan mı 2 kapıyı açıp insanları bir dehlizden geçmeye ve saatlerini itişerek geçirmelerine zorluyorsunuz? Hadi soktunuz sahaya, çıkarmayı hiç beceremiyorsunuz. Geçen yılki The Wall konserinde de aynı şeyler yaşanmıştı, bu sene hiç mi ders almadığınızı görüyoruz. 50 bin kişiyi tek tek almak mümkün olabilir ama 50 bin kişiyi blok olarak oradan çıkarmanın yolu iki tane daracık geçit bırakmak mıdır? Konser alanı olarak ayırdığınız mekanın çıkış düzenine bakmak zorundasınız. Konser 2 saatse, çıkmak 3 saat sürüyor böyle şey olur mu? Diyelim ki bir olay oldu, panik yaşandı bu insanlar o iki dar çıkışa panikle yığılırlarsa kaç kişi ölür farkında mısınız, bu sorumluluğu bu kadar kolay mı üstleniyorsunuz? Oradan çıkınca bu sefer İTÜ çıkışına kadar yürüme işkencesine maruz kalıyorsunuz, çıktınız metro girişi imkansız, yol kalabalık, ulaşım felaket, insanların metroya girmesi 1 saati aştı. Hiç olmazsa başka konser mekanlarında karşıya kalkan motorlar, dolmuşlar, rahat çıkılabilecek bir sürü kapı vardı. Bunların hiçbiri yok, daracık kapılardan ezilerek çıkıp, metroya ezilerek giren insanlar bu çileyi hak ediyorlar mı? İlla her olayı yüzümüze gözümüze bulaştırmak zorunda mıyız?