
SERDAR ÖKTEM

ÖZGÜR İNSAN
Önceki yazımda insanın sosyal evrimini elimden geldiğince açıklamaya çalışmıştım. Ve insanın biyolojik evrimini de anlatacağımızı söylemiştim, ancak günün koşulları önce bu yazıyı yazmayı gerekli kıldı. Öncelikle o yazıya yapılan eleştirilerden biri, insanın insan olmasıyla ilgili olarak, neden nasıl var olduğundan öte bir anlam taşıması ve buna önem verilmesi gerektiği idi. Bu eleştiri haklıdır ancak bence eksiktir, çünkü neden ve nasılı bilmeden insanın insanlaşması sürecini anlayamayız ki, bu yazıda tam da o eleştiride değinilen konu hedeflenmiştir. Kısacası insan nasıl insan oldu bölüm 2: Sevgili okuyucu, insan tarihi gelişme süreci içinde daha önce anlattığım gibi el- beyin koordinasyonu ve beyin- beyin koordinasyonu aşamalarından geçtiğinde, yani mağara duvarına resim yapmayı bırakıp yazıyla derdini anlatmaya başladığında, soyut düşüncenin oluşumundan söz etmiştik. Soyut düşünce oluşabilmesi için her şeyden önce düşünmenin oluşması gerekmiştir. Bu oluşumu önceki yazıda inceledik. Ancak düşüncenin oluşmasıyla birlikte kurulan ilk insan topluluğundan itibaren düşüncenin engellenmesi girişimi de başladı. Çünkü kabilenin bir bireyi kabilenin reisine karşı çıkmayı düşündü elbette, bunu gören kabile reisi diğer bireyden güçlüyse onu hemen öldürmüş olmalı. Böylece hem bir rakipten kurtulmuş hem de diğer bireylere böyle bir şey düşünürseniz başınıza gelecek budur dersini vermiş oldu. Yani düşüncelerinden dolayı öldürülen ilk insan işte bu insan oldu ve bu olay günümüze dek hiç aksamadan süregeldi.
Soyut düşünceyi geliştiren insan gözünü ilk önce kendi dışına çevirdi, yani gökyüzüne. Yıldızların hareketlerini gözlemeye ve buradan bir evren ve yaratılış ya da var oluş yorumu çıkarmaya başladı. Böyle bir hür düşünceye izin verilemezdi, anında karşıt güçler devreye girerek, kendi inançlarını düşünen insanın üzerine baskı kurmak için kullanmaya başladılar. Dünyaya barış için, huzur için gelen bütün dinler geldikleri andan itibaren bozulmaya uğrayarak önce kendi haklarını isteyerek kendi dinlerine uygun özgür düşünmelerine izin verilmesini istediler, bu izin verildiği ve insan kaynağı açısından güçlendikleri andan itibaren kendileri dışındakileri ötekileştirdiler ve yok etmeye karar verdiler. Mümkün olduğu sayıda karşıt insan yok edildikten ya da silah zoruyla kendi inancına çekildikten sonra, bu sefer kendi inançları içindeki aykırı sesleri temizlemeye giriştiler. Bildiğiniz gibi bu olay önce antik Mısır’da, Oraya dışarıdan gelen düşünce özgürlüğü kurumları yerleştiğinde başladı, böylece bağnazlar tarafından baskıya alınarak kadim Mısır imparatorluğu çökertildi. Sonra yine önce Mısır’dan başlayarak Orta Doğu ve Avrupa’yı saracak şekilde bu sefer Hristiyanlar kendilerinden başka inancı kabul etmeyerek ve üstelik Kilise ile bu zorunlu inanç birliğini kurumsallaştırarak 1000 yıl sürecek karanlık çağlara imzalarını atmışlardır.
